Gün Doğumu: Bir Dil Meselesinden Fazlası Bir antropolog olarak sabahın ilk ışıklarında gökyüzünü izlerken, insanlığın binlerce yıldır bu anı nasıl adlandırdığını düşünmemek elde değil. Gün doğumu… İki kelime mi, yoksa birleşmiş bir anlam mı? Türkçe’de bu soru basit bir imla tartışması gibi görünse de, aslında kültürün, sembollerin ve kimliğin derinlerine uzanan bir meseleye dönüşür. Çünkü her kültür, “günün doğuşu”nu yalnızca bir doğa olayı olarak değil, bir yeniden doğuş ritüeli, bir umut sembolü ve toplumsal zamanın başlangıcı olarak yaşar. Dil, Zaman ve Anlam: Günün Doğuşunu İfade Etmek Türkçede “gün doğumu” kelimesi ayrı yazılır. Ancak bu ayrılık, anlamın bölünmüş olduğu anlamına gelmez.…
4 YorumEtiket: bir
Gümrük Vergisi Nasıl Öğrenilir? Psikolojik Bir Mercekten: İnsan Davranışlarını Çözümlemek Bir psikolog olarak, insanların karar verme süreçlerini her zaman derinlemesine anlamaya çalıştım. İnsanlar, günlük yaşamlarında bazen çok basit görünen sorulara bile cevap bulmakta zorluk çekebilirler. “Gümrük vergisi nasıl öğrenilir?” gibi bir soru, yüzeyde belki de finansal bir işlem gibi görünebilir, ancak aslında bu, insanların bilgi edinme ve stresle başa çıkma mekanizmalarıyla ilgili çok daha derin bir boyutu işaret eder. Ticaretle, alışverişle ve vergi yükümlülükleriyle ilgili sorular, insanların bilinçli ve bilinçdışı zihinlerini şekillendirir. Özellikle internet üzerinden alışveriş yaparken ya da ithalat-ihracat işleriyle uğraşırken, birçok insan “gümrük vergisi nedir?” sorusunun ötesine geçerek…
8 YorumKelimelerin Büyüsü ve Bir Sembolün İzinde: 𐱅𐰇𐰼𐰜 Ne Demek? Edebiyat, insanlığın kendini anlatma biçimidir. Kelimeler bazen bir yara, bazen bir dua, bazen de bir hatıradır. Onlar yalnızca seslerin birleşimi değil, aynı zamanda bir toplumun ruh haritasıdır. Her kelime, her işaret, bir medeniyetin aynasında yankılanır. İşte bu yankılardan biri, geçmişin taşlarına kazınmış bir semboldür: 𐱅𐰇𐰼𐰜. Bu işaret, yalnızca bir kelime değil; tarihin, kimliğin ve hafızanın taşa dönüşmüş hâlidir. 𐱅𐰇𐰼𐰜: Taşların Dili, Zamanın Sesi Eski Türk alfabesinde, yani Orhun Yazıtları’nda yer alan 𐱅𐰇𐰼𐰜 sembolü, “Türük” ya da “Türk” kelimesinin en eski biçimidir. Bu kelime yalnızca bir milleti değil, aynı zamanda bir varoluş…
6 YorumŞunu peşinen söyleyeyim: “Kanata mı Kanada mı?” tartışmasında ben tarafım. Dil, güç ilişkilerinin en sessiz ama en inatçı aracıdır; bu yüzden “Kanata” demeyi romantik bir heves diye küçümseyenlere katılmıyorum. Tam tersine, isimlerin kökeniyle yüzleşmek ve var olan yerleşik kalıpları sorgulamak, bugünün en makul entelektüel reflekslerinden biri. Peki bu, yarın sabah hepimizin bir anda “Kanata” demesi gerektiği anlamına mı geliyor? Hayır. Ama en azından şu soruyu sormamız gerekiyor: Hangi adı kullandığımız kimin hikâyesini görünür kılıyor, kimin hikâyesini görünmezleştiriyor? Kısa cevap: “Kanada” Türkçede yerleşik, kurumlar ve haritalar bunu kullanıyor; “Kanata” ise bu ülke adının tarihsel kökünde yatan yerli bir sözcüğe işaret ediyor…
8 YorumSıvı Gres Toz Tutar mı? Kültürlerin Yağlı Gerçekliği Üzerine Antropolojik Bir Bakış Bir antropolog olarak, dünyayı yalnızca insanın yüzeydeki davranışlarıyla değil, onun maddelerle kurduğu ilişkiler aracılığıyla da okumayı severim. Yağ, gres, toz… Bunlar yalnızca endüstriyel terimler değildir; aynı zamanda kültürlerin, emeğin ve dayanıklılığın sembolleridir. Sıvı gresin toz tutup tutmadığını anlamak, aslında insanın çevreyle kurduğu ilişkinin maddi bir metaforudur. Bu yazıda, sıvı gresin doğası üzerinden kültürel ritüelleri, sembolleri ve kimlikleri çözümleyeceğiz. — Sıvı Gresin Kimliği: Akışkanlık ve Direnç Arasında Sıvı gres, teknik olarak yağ ile sabun bileşenlerinin belirli bir dengeyle karışmasından doğar. Ne tam sıvıdır, ne tam katı. Bu ikili kimliği,…
4 YorumOniki Düzine Bulmaca Nedir? Tarihsel Bir Bakışla Anlamın İzinde Bir Tarihçinin Gözünden: Geçmişle Bugün Arasında Köprü Kurmak Tarihin tozlu raflarında dolaşırken, bazen küçük bir kelime ya da ifade, büyük bir çağrışımın kapısını aralar. “Oniki düzine” ifadesi de bu türden bir kelimedir — hem basit bir sayısal tanım, hem de insanlığın ölçme, sayma ve düzen kurma serüveninin bir yansıması. Geçmişi anlamaya çalışan bir tarihçi için, böylesi ifadeler yalnızca matematiksel değil, kültürel kodlardır. Bir bulmacada “oniki düzine” sorusuyla karşılaşmak, aslında geçmişin sayma biçimleriyle bugünün diline köprü kurmak anlamına gelir. Oniki Düzine Ne Anlama Gelir? Basit bir tanımla başlayalım: Düzine, on iki anlamına…
6 YorumKalpak veya Papak Ne Demek? Kültürün Başındaki Hikâyeler Bazen bir kelimeye takılır insan. Bugün de öyle bir gün… “Kalpak mı denir, papak mı?” diye düşündüm ve konunun sandığımdan çok daha derin olduğunu fark ettim. Kelimeler sadece anlam taşımaz, aynı zamanda bir kültürün, bir tarihin, bir kimliğin izini taşır. Bu yazıda birlikte hem tarihsel hem de toplumsal açıdan “kalpak” ve “papak” sözcüklerine farklı yönlerden bakalım istiyorum. Siz de kendi yorumlarınızı paylaşın; belki de bu yazıdan sonra bir kelimenin ne kadar anlam yüklü olabileceğini birlikte keşfederiz. Kalpak Nedir? Tarihin Sessiz Tanığı “Kalpak” kelimesi genellikle Türk kültüründe ve Orta Asya coğrafyasında erkeklerin giydiği,…
8 YorumGözlüklü Kelimesi Nasıl Yazılır? Öğrenmenin Dönüştürücü Gücüyle Dilin Derinliklerine Yolculuk Bir eğitimci olarak her zaman şuna inanırım: Öğrenmek, yalnızca bilgi edinmek değil; dünyayı, dili ve kendimizi yeniden tanımlamaktır. Dil, düşüncenin aynasıdır; her kelime, zihnimizin anlam evreninde bir yankıdır. “Gözlüklü” kelimesi gibi basit görünen bir sözcük bile, öğrenme sürecinin derinliğini gösteren bir örnektir. Çünkü bir kelimeyi doğru yazmak, yalnızca yazım bilgisi değil; anlam, yapı ve kavrayış bütünlüğü gerektirir. Peki, gerçekten “Gözlüklü kelimesi nasıl yazılır?” sorusu bize ne öğretir? Öğrenmenin Gücü: Basitten Derine Yolculuk Pedagojik açıdan her öğrenme süreci, basit bir soruyla başlar. Tıpkı “Gözlüklü nasıl yazılır?” sorusu gibi. Yüzeyde dilbilgisel bir…
8 YorumKelimelerin Kuluçkası: Guguk Kuşu Neden Diğer Yumurtaları Atar? Edebiyat, doğanın en eski anlatılarından biridir. Her hikâye, bir kuşun yumurtasını başka bir yuvaya bırakması kadar karmaşık, bir kelimenin başka bir metne sızması kadar gizemlidir. “Guguk kuşu neden diğer yumurtaları atar?” sorusu da yalnızca bir biyolojik davranışın değil, aynı zamanda insan ruhunun, toplumsal ilişkilerin ve edebi anlatının derinliklerinde yankılanan bir metafordur. Çünkü edebiyat, doğayı anlatırken aslında insanın iç doğasını yazar. Doğadan Hikâyeye: Bir Yabancılaşmanın Anlamı Guguk kuşu, doğada “yumurta paraziti” olarak bilinir. Kendi yuvasını yapmaz; başka kuşların yuvalarına yumurtasını bırakır. Yavru guguk, yumurtadan çıktıktan sonra yuvadaki diğer yumurtaları dışarı atar. Bu davranış,…
6 Yorum300 Gr Kağıt Kaç Mm? Kelimelerin ve Kağıdın Derinliğinde Bir Yolculuk Bir kağıt, kelimelerle şekillenir. Kağıdın dokusu, yazının ruhunu taşır. Her sayfa, üzerinde yazılı olan her harf, her cümle, bir anlam yolculuğunun başlangıcıdır. Edebiyatın içindeki her bir kelime, tıpkı kağıdın üzerinde taşıdığı gramaj kadar derin, bazen ince bazen de ağır olabilir. Ama her kelimenin, her cümlenin kendine ait bir ağırlığı, bir ölçüsü vardır. 300 gram kağıt ne kadar kalındır? Peki ya edebiyatla ilişkisi? Bu yazıda, kağıdın gramajını ve onunla şekillenen edebiyatı bir arada düşünerek derin bir keşfe çıkacağız. Bir kağıdın ölçüsü, kelimelerin, metinlerin ve karakterlerin içinde nasıl yankılanır? İşte, kağıdın…
8 Yorum